HOŞ GELDİNİZ

Siyasetçi doğru olanı değil , uygun olanı söyler.

28 Aralık 2009 Pazartesi

Mahir KAYNAK 14.02.2006 Siyaset sörf müdür?

Mahir KAYNAK


Siyaset sörf müdür?


Sörf yapan biri, kendi iradesi dışında oluşan dalgalar üzerinde, dengede kalmaya çalışır. Üzerinde bulunduğu denizin nasıl olacağına kendisi karar veremez. Onun işi var olanı değiştirmek değil onun gereklerine göre davranmaktır.

Siyaset de benzer şeklide algılanır. Siyasetçiler yönettikleri toplumun davranışını değiştirmezler. Yapacakları şey bu davranışlara uygun politikalar üretmektir. İnsanların dinci, milliyetçi, solcu, sağcı olmaları siyasetçinin kontrolü dışındadır. Onun görevi var olanı en uygun biçimde yönetmektir.

Siyasetçilerin kaderi de sörfçülere benzer. Acemisi en küçük bir dalgada devrilir usta olan beklenmedik bir değişikliğe kadar dengede kalabilir. Ama belirleyici olan denizdir.

Oysa gerçek siyaset, ya da üst düzey siyaset farklıdır ve bunu yapan siyasetçiler denizin nasıl olacağını da belirler. İnsanların davranışlarını kendi iradeleriyle belirlediklerini düşünmeleri boş bir kuruntudur. Bir dönem camiler bir avuç cemaat toplayabilirken kısa sürede saf tutacak yer kalmayabilir. Toplumda bir tohum halinde var olan milliyetçilik bir anda ayrık otu gibi her yeri kaplar. Uğruna canlarını vermeye hazır oldukları düşüncelerin kendilerine ait olmadığını, bazı odakların oluşturduğu siyasetlerin bir aracı olduklarını düşünmezler bile.

Birileri İslam’ın bir barış dini olduğunu söylese ve insanlara kastetmenin büyük bir günah olduğunu haykırsa bile, başkaları aynı inanç uğruna benzersiz bir kıyıcılığı sergileyebilir. Aynı amaca ulaşmak için birbirine tamamen zıt, diğerini toptan dışlayan davranışları meşru hale getiren insanın kendisi midir yoksa onu bu yola iten daha üstün bir irade var mıdır?

Böyle bir irade vardır ve gerçek siyasetçiler bunlardır. Bunlar sörf yapacakları denizin dalgalarını kendileri oluşturur ve sizi de bunun üzerinde hünerlerinizi göstermeye çağırırlar. En keyifli anınızda birden rüzgarın yön değiştirdiğini, altınızın oyulduğu fark ettiğinizde iş işten geçmiştir. Devrilirsiniz ve eğer şansınız varsa boğulmazsınız ama dağılmış olarak sahneyi terk edersiniz.

Türkiye’de tüm siyasetçiler ya da siyaseti etkilediğini sananlar başkalarının oluşturduğu dalgalar üzerinde sörf yaptılar ve hepsi de denize boyun eğip devrildiler. Siyasetçiler ya bedel ödediler ya da hiçbir anlamları olmadığını derinden hissetmeleri için bir kenara atıldılar. Bir döneme damgasını vuran bürokratlar ihtiyar gevezelere dönüştü, zenginliklerini güç sayanlar beş parasız bırakıldı. Toplumu yönlendirdiği düşünen yazarlar çareyi magazinde buldular.

Alt düzey siyaset, yani başkalarının oluşturduğu dalgalar üzerinde sörf yapmak bazen bir kaderdir. Yaşadığınız ülke, herhangi bir özelliğiyle, üst siyaset yapmaya imkan vermez. Böyle bir durumda tek yapabileceğiniz şey ya siyasetin dışına çıkmak ya da sadece düşünce üretmekle yetinmek olabilir. Ama eğer hem ülkeniz üst siyaset üretmek için, belli bir düzeyde de olsa, elverişli iken kendinizi denizin insafına bırakmak, üstelik en acemi sörfçülere bile yakışmayacak ölçüde beceriksizlik sergilemek , bize has bir özellik olarak görünüyor. Başkalarının yarattığı Yeşil Kuşak projesi çoğumuzu dindar hale getiriyor, milliyetçi olduğumuz zaman bunun hangi uluslar arası projeye hizmet ettiğini sorgulamıyoruz . Ülkemize oluk gibi para akarken eniştemizin bizi iyi niyetle öptüğünü düşünüyoruz.

Siyasetin tanrısal bir uğraş olduğu doğrudur ama onu sıradan bir insanın düzeyinin altına indirdiğimiz halde kutsallık atfetmek anlamsızdır. Şu sıralarda ülkemizde üretilen politikalar hiç keyif vermiyor ve dünyayı izleyerek siyasetin ne kadar heyecan verici bir iş olduğunu hissedebiliyorum.

Usta sörfçülerin bile denizin kenarında ayaklarını suya sokarak zaman öldürmelerine şaşırmıyorum. Hem denizi hissediyorlar hem de dalgaları oluşturanların kaprislerine boyun eğmekten kurtuluyorlar.

14.02.2006

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder